Thursday, March 29, 2007

Solo Test - Erkek miyim kadin miyim?

BBC'nin sitesinde ilginc bir test ile karsilastim.

http://www.bbc.co.uk/science/humanbody/sex/add_user.shtml

Insanlarin "SEX I.D."sini olcuyormus efendim bu test. Yani beynimizin nasil calistigi, ne olcude erkek gibi, ne olcude kadin gibi dusundugumuzu hesapliyor bir takim psikolojik testlerle.

Ne yazik ki sonuclari yorumlama kismi bence pek yeterli degil ama testler ve ne anlama geldikleri ilginc.

Ben butun testlerde (kadin, erkek) oldukca basariliydim, simdilik bu kadar soyleyeyim.

Friday, March 23, 2007

"Benim olucak Fistik.. Binicem ustune, vurucam kirbaci..."

Iste karsinizda Turk sinemasinin kult sahnelerinden birisi.. Kucuk antagonist Sisko Nuri'nin zirve yaptigi, filmin en can alici sahnesi.



Sisko Nuri'nin repliklerine lutfen dikkat:
- Babaaaaaaaaeeğ!!!
- Baba isteriiiiiiğğğm!!
- Benim olucak Fistik.. Binicem ustune, vurucam kirbaci, vurucam kirbaci (arada Sezercik "hayir" falan diyor) Nedenmis? Babam cok zengin benim cuvalla para verir gene de alir.
- Oh yaaaa (eliyle de "oh" hareketini yapmakta)

Salak Aysecik Sisko Nuri'nin butun planlarini bozmasa belki de Erol Tas'dan sonra, Turk sinemasinin en onemli kotu adami olacak cocuk.

Bu arada "Eric Cartman" karakterinin nereden esinlendigi de ortaya cikmis oluyor sanirim.

Tuesday, March 20, 2007

Liseli vardi ya ah o liseli...

Burhan Cacan'dan muhtesem bir yapit. Kipir kipir bir calisma (Kral TV vj'i laflari)..

Elbette hatirlayanlar olacaktir. Ramazan'da ezan okuyan bir abimiz olan Burhan Cacan nasil oldu da boyle bir sarki yapmis, cikmis soylemis, klip cekmis anlamak guc.

Sarkinin muhtesem ve lise onlerinde gezen abilerimizi derinden etkileyen sozleri su sekilde:
örükleri lule lule lule lule
gerdanı benzerdi güle beyaz güle
örükleri lule lule lule lule
gerdanı benzerdi güle beyaz güle
buluşurduk arzu ile istek ile liseli vardı ya ah o liseli
liseli vardı ya ah o liseli kısacık etekli dar elbiseli
liseli vardı ya ah o liseli lisenin en şirin o en güzeli
kirpikleri ,kaşı kara ,gözü kara
gerdanı benzerdi kara ,beyaz kara
buluşurduk arasıra arasıra
liseli vardı ya ah o liseli
liseli vardı ya ah o liseli
kısacık etekli dar elbiseli
liseli vardı ya ah o liseli
lisenin en şirin o en güzeli

Kliple ilgili tek diyecegim su: ulan gerizekalilar, kizdan ucunuz birden hoslaniyorsunuz ve ucunuz beraber takilip kizi tavlamaya calisiyorsunuz.. kiz ne yapabilir, ne bekliyorsunuz kizdan? Diger sebekler olmasa uzun boylu kumral cocugun gayet sansi var bence.

Eroin


Bu kitap kapagini belki de hatirliyorsunuzdur bir yerlerden. Ben kucukken servisteki abilerin ablalarin elinde gorurdum bazen bu kitabı. O zamanlar, herhalde kitabin ismi ve kapagi nedeniyle kitap beni bayagi huzursuz ederdi. Kitabi okumakta olan kisi icin ise "herhalde bu da eroinman, yazik" seklinde dusunurdum. Meger o yillarda bu kitap ve Kanat Guner'in yazdigi (kitap basilmadan asiri dozdan olmus kendisi) "Eroin Guncesi" oldukca populermis.

Benim yillar sonra bu kitabi alip (daha dogrusu Ali'ye aldirip) okumamin sebebi ise daha farkli. Bu kitapta anlatilan olaylar Berlin'de Zoo denilen muhitte gecmekteymis. Zoo dedigim yer icin de Ahmet Cihat'in oralar diyebiliriz. Kitabin orjinal ismi "Wir Kinder vom Bahnhof Zoo" imis. Saniyorum anlami yaklasik olarak "Biz; Zoo Istasyonu Cocuklari" olsa gerek. Ben de her gun metroya bindigimiz yer olan Zoo Istasyonu'nda bakalim neler oluyormus dedim. Hay demez olaydim. Kitap cok sarsici efendim, insanin keyfini kaciriyor. 12 yasinda esrar ceken, sonra hap kullanmaya baslayan ve 13 yasindayken eroine baslayan bir kiz cocugunun (Christiane F.) roportajlarindan derlenmis bir kitap. 13 yasindayken eroine baslamak zaten pek aklimin almadigi bir seyken kiz bir de eroin parasini kazanmak icin yine o yaslarda fuhus yapmaya basliyor.

Kitabi "vay anasini", "tovbe", "la havle"lerle anneanne gibi okuduktan sonra sanki ben eroin kullaniyormusum gibi bir endiseye kapildim. Ahmet Cihat sen de dolasma Zoo, Kurfurstendamm ve Kurfurstenstrasse gibi yerlerde. Hatta Teknik Universite'nin yemekhanesi neresiyse oralara da gitme, gozunu dort ac.

Monday, March 19, 2007

Tarihteki Delikanlilar - 3 - Ali Desidero

"Tarihteki Delikanlilar"in yeni bolumune hosgeldiniz sevgili okurlar. Bugun bu kosede ilk defa bir hayal kahramanini inceleyecegim. Kendisi MFO'nun bir sarkisinin kahramani olan Ali Desidero.

Ali Desidero bir hayal kahramani ama bu onun ne derece delikanli bir kisi oldugu ve ondan hepimizin ogrenecek cok seyi oldugu gercegini degistirmiyor. Oncelikle Ali abimizin ismini inceleyelim: "Desidero" italyancada "dilemek" fiilinin birinci tekil kisi icin cekilmis haline tekabul ediyor. Isim bu haliyle pek bir anlam ifade etmiyor ama Desidero ile Ali'nin yerlerini degistirirsek "Ali'yi diliyorum" gibi bir anlam cikiyor. Bu durumda goz kirpan smiley koyacagim mecburen ;). Ayrica Ali abimizin kendisine italyanca bir soyadi alabilmis olmasi cok delikanli bir hareket.

Simdi bakalim Ali Desidero sarkida nasil tanitiliyor:
bizim Ali pişpirik oynar MFO dinler maç seyreder
dedik ya abayı yakmış kıza bundan haberi yok kızın ama


Bu kadarcik bir tanitim bile bize Ali'nin delikanliligiyla ilgili bir cok ipucu veriyor. MFO dinlemesi mi desem yoksa kahvede kagit oynayip mac seyretmesi mi? Ama sanirim en onemli detay Ali abinin delikanlica bir platonik ask (asklarin en temizi) yasamasi. Bu arada kahvede kagit oynayip mac seyretmesini kiro bulanlar elbette olacaktir ama ilerleyen satirlarda gorecegiz durumun boyle olmadigini.

Hikayeyi bilen bilir ama ben yine de ozetleyeyim: Ali abimiz guzel bir kiza gonlunu kaptirir. Kizimiz iyi bir aile kizi oldugu gibi, hem guzeldir hem de entelektueldir. Elbette ki feminist bir kizdir metafizige de inanir ama bir kusuru vardir kizin o da biraz entel takilmasidir (entel dantel). Kizimiz degisik bir psikoloji icindedir: bir felsefe; idiotloji.

Buraya kadar umarim Ali'nin durumunu biraz olsun aciklayabilmisimdir. Aciklayamadigimi dusunerek hemen bir cumlelik ozet geciyorum: kahvede mac seyredip, kagit oynayan delikanli bir genc olan Ali, kendisinden cok farkli, ayri bir dunyanin insani olan bir gizemli guzele asik olmustur. "Ayri dunyalarin insani" safsatasini yikip atacak, bu cozumu imkansiz gibi gorunen denklemi cozecek kisi Ali'den baskasi degildir. Bu da sanirim Ali'nin ne kadar delikanli bir insan oldugunun kanitidir.

Hikayenin nasil devam ettigine bakalim isterseniz:
bizim Ali kahveden aynen kız oradan gelip gecirken
gözüne kestirip kafasına takıyor
bu benim diyor dokunanı yakarım!


Tabi ki abi.. helal olsun, yakisir sana.

Delikanli adamda bulunmasi gereken bir ozellik olan centilmenlik Ali'nin de en onemli ozelliklerinden birisi:
Ali kahvede oturup duruyor kızın gecmesini bekliyor
hatun kişi görününce köşeden MFO başlıyor aynen kasetten
matmazel mfö yü duyar duymaz bir an kendinden geciyor

ha bayıldı bayılacak derken Ali kızın elinden tutuyor (aslan abim)
Ali kıza bir klark çekiyor kahvedikiler ınının diyor (heyt be, yakisikli abi Ali abi, bir klarkla isi bitirdi vallahi. Kahvedekiler de hayran Ali abiye)
ınının ınının ınının ınınının ınının ınınııınııın

Simdi bizlere bir ders niteliginde olmasi gereken, kiz tavlama teknikleri geliyor Ali abiden:
kız "pardon" diyor "başım döndü, MFO yakar gönlümü"
"rica ederim gelebilir her genc kızın başına yardım edeyim size istersiniz
evinize götüreyim icabında"
"ay nasıl olur ben sizi hiç tanımıyorum ama
hem konu komşu ne der sonra merci giderim tek başıma hahah"
"olur mu ne önemi var" diyor oğlan
"yürüyelim işte ne çıkar bundan
hem sizinle de tanışmışız oluruz
hem konuşuruz şurdan burdan"

Efendiler demek ki neymis? Once adam olacakmisiz, dusunceli olacakmisiz, yardimsever ve durust olacakmisiz. Baskalari "oyle dusunur, ne der" demeyecegiz, tabulari yikacagiz ve devrimci olacagiz. Oyle menfaatci olmayacagiz, cakal olmayacagiz degil mi? Biraz da israrci olacagiz, ne istedigimizi karsimizdakine gosterecegiz, kararli olacagiz, ama bunu kararinda yapacagiz. Ah be Ali abi, senin gibi olamadik biz, senin gibi delikanlilar azaldi artik.

Tabi ki boyle bir delikanli karsisinda kiz da etkileniyor ama ne de olsa ayri dunyalarin insanlari ikisi, o yuzden kiz Ali abimizi genel kulturu hakkinda soyle bir yokluyor:
"ne kibar cocuk" diyor kız içinden "hem samimi hem vefalı yani
bir imtihan cekeyim şuna diyor serseri mi yoksa bir dahi mi"
diyor "felsefeyi sever misiniz" ali diyor "biz hep dönerciyiz"
"luther" diyor kız ,"machiavelli"
"şampiyon biziz "diyor ali "attığımız gollerden belli".

Yuru be Ali abi.. Bu nasil durustluk, bu nasil naiflik, bu nasil samimiyet? Hic kivirmiyor Ali abi. Ne anliyorsa o. Baskasi gibi olmuyor, kendi oluyor hem de unlu dusunur Tarkan'in onerdiginden kac yil once! Adamin delikanliligina 10 puan!

Kiz hala onyargilarini yikamamis durumda. Biraz kalin kafali olmasi muhtemel. Ne de olsa bu gercek hayat, oyle benzemiyor felsefe kitaplarini yutmaya. Ama Ali abim yilmiyor:
kız anlıyor ki dünyalar ayrı Ali'ye kibarca bir "bye bye"
Ali diyor "hay hay"
gözü parlıyor aniden kızın,"şeytan tüyü var bu hınzırın"
Ali anlıyor ki doğru yolda "hazırım" diyor buluşmaya
kız diyor ki "bu işler narin bugün olmaz ali belki yarın"

Burada gercek bir delikanlinin aski icin neler yaptigini goruyoruz. Gavurlarin "don't take no for an answer" dediklerinin nasil uygulanmasi gerektigini bir ders niteliginde goruyoruz. Tertemiz hisleri icin delikanlica bir mucadele veren Ali abiyi tebrik ediyoruz, yanaklarindan opuyoruz. Muhtemelen su anda kendisi bu hanimefendiyle evli ve 3 cocuk babasidir; Yengeye selamlar yolluyoruz, cocuklarin gozlerinden opuyoruz.

Bir "Tarihteki Delikanlilar"in daha sonuna geldik. Tekrar bulusana dek esen kalin efendim.

Elveda Fitik

20 veya 21 Ekim 2006'daki ilk tanismamizin ustunden neredeyse 5 ay gecmis. O gunlerde 2 kat asagi ranza tasimistik; o gunun bir hatirasisin sen bana fitik. Seni ilk gordugum an dun gibi aklimda.. Seninle beraber doktora gidisimiz, sonra tekrar gidisimiz, hatta sonra bir daha gidisimiz hepsi gozumun onunde. Senin sayende bir suru isten bile yirtmis olabilirim askerdeyken. Ahmet Cihat haric bircok arkadasimla bile tanistin fitik, hepsi de seni cok sevdi. Londra - Berlin gezimde eslik ettin bana, hic sesini cikarmadin butun gun yuruyup dolasirken oralari. Bir de sirt ustu yattıgımda geri yerine girip, yok olup saka yapman yok mu.. sonra hemen geri cikardin ama..

Butun bunlari unutmak kolay olmayacak fitik..

Ne yazik ki artik ayrilik vakti geldi fitik. Carsamba gunu sabahin erken saatlerinde, ufak bir operasyon neticesinde geldigin yere geri doneceksin ve her sey olmasi gerektigi gibi olacak. Yasandi bitti saygisizca fitik, bunu anlamalisin.

Elveda fitik... elveda...

NOT: 21 Mart sabahi ufak bir ameliyattan sonra fitiktan kurtulmus durumdayim. Hastanedeyken ziyaret eden, arayip soran herkese cok tesekkur ederim.

Thursday, March 15, 2007

Ali Desidero

Hayat dersleri veren bir sarki, dinleyin dinletin.

Tarihteki Delikanlilar - 2 - Clint Eastwood

Yeni bir "Tarihteki Delikanlilar" bolumune hosgeldiniz sevgili okurlar. Bugun size Clint Eastwood abimizin delikanliligini anlatmaya calisacagim.

Clint Eastwood abi icin eminim hepiniz "tabi ki delikanli adam, oynadigi rollerden, yonettigi filmlerden belli" diyor olabilirsiniz. Ama efendim bu hiçbir seyi kanitlamaz.. Nasil ki Ali Desidero "sampiyon biziz, attigimiz gollerden belli" diyor ve bu kosulun sampiyonluk getirmeyecegini dusunmuyorsa size nacizhane tavsiyem sizin benzer bir hataya dusmemenizdir (Ali Desidero - sarkidaki Ali - her ne kadar gercek bir karakter degilse de onu da ayri bir bolumde incelemeli). Nice yakisikli, karizmatik aktorler gercek hayatlarinda dayaklik tipler olabiliyor.

Clint Eastwood abimiz - herkesin ayni fikirde oldugunu dusunuyorum bu konuda - gencken de yasliyken de cok yakisikli bir abimiz. Ama yakisikligi simdiki standartlarda degil, cok karizmatik, cool (Turkcesi yok mu bunun) bir yakisiklilik. Bu sekilde yakisikli ve karizmatik bir kisi tabi ki delikanli olmak zorunda.. Simdi bunu kanitlayan gercekleri gorecegiz..

Kendisi 31 Mayis 1930 (ikizler burcu) San Francisco dogumlu, tipki Jack London gibi. Liseyi bitirnce gidip aslanlar gibi askerlik hizmetini yerine getirmis. Bana birini hatirlatti bu ozelligiyle... Askerlikten sonra film endustrisine adimini atiyor Clint abimiz ve ufak tefek filmlerde daha sonra da ulke capindaki bir tv dizisinde rol aldiktan sonra asil bombayi patlatiyor. Ne yapiyor? Gidip Sergio Leone'nin muthis western uclemesinde rol aliyor. Rolu tabi ki cok delikanli bir rol.. Kendisi "man with no name" ismiyle nam salmis bir silahsoru oynuyor. Tabi ki cekiyor emaneti, sagliyor adaleti. Bu roluyle kovboyseverlerin (?) gonlunde taht kuruyor ve o zamana kadarki kovboy anlayisini da yikiyor. John Wayne veya Red Kit gibi dusunceli, kibar bir kovboy degil de, acimasiz soguk ve net bir kovboy imaji olusturuyor.

Kitleler tarfindan taninan ve sevilen Clint abimizin parlak kariyeri tabi ki devam ediyor. Yeni bir seri olarak bu sefer Dirty Harry oluyor. Dirty Harry abimiz 44'luk magnum kullanan, emaneti cekip adaleti saglayan bir polis. Tabi ki yalniz calisiyor ve hicbir sucluyu affetmiyor ve hic tereddut etmiyor. Bu rolle bu sefer Clint abi, kult bir polis imaji ciziyor. Hani sert, acimasiz, kanun kural tanimaz polis ekolunu yaratiyor ve bu nice filmlere ve rollere yol acmis oluyor. Clint Eastwood'un devrim yaratan ve ilham kaynagi olan oyunculuk kariyeri tabi ki bu filmlerle sinirli degil. Alcatraz'dan Kacis ve the Eiger Sanction gibi baska onemli filmleri var ki, ikincisinin onemi ise bir kaya tirmanicisini oynamasi. Diyeceksiniz ki "ee nolmus? Sylvester Stallone'da bir dagciyi oynamisti". Fakat Clint abim dublor kullanmadan, kendisi oynuyor kaya tirmanma sahnelerinde. Meger kendisi bir kaya tirmanicisiymis.. Orumcek adam misali dimdik, gecit vermez kayalara tirmanirmis. Eh be kardesim bu kadar delikanlilik olur mu? Insan demez mi "dublor kullanalim dusup kafami kirmayayim sonucta ben unlu bir aktorum"? Delikanli adam demez efendim.

Clint abim oyunculuktan ote ayni zamanda cok onemli bir yonetmen ve yapimci. Hatta yonetmenligi oyunculugunun otesine bile gecmis olabilir. Az once onemli filmlerinde saymadigim iki filmi var; Unforgiven ve Million Dollar Baby.. bu filmlerde hep onayip hem de yonetmesine ragmen, ve iki filmde de en iyi oyuncu (yaniliyor da olabilirim) oscarina aday gosterilmesine ragmen bu iki filmde en iyi yonetmen olarak oscar aliyor. Yine hem oynayip hem yonettigi bir film olan, benim cok sevdigim ama muhtemelen pek bir onemi olmayan Perfect World filmi de vardir. Cine5'in onemli filmlerinden birisi olarak oynamisti yillar once. Bu arada Mystic River ve Letters from Iwo Jima filmleriyle de en iyi yonetmen dalinda oscara aday oluyor.

Clint abim tabi ki delikanliliklarina film endustrisi disinda da devam ediyor. Mesela kendisi yasadigi (zenginlerin ve sanatcilarin oturdugu) beldede belediye baskani olup, sokakta dondurma yeme yasagini iptal ediyor. Halk tabi ki bunu sevincle karsiliyor fakat yolda yururken yalamak suretiyle dondurma yemek ne derece delikanli bir hareket orasi hala birtakim platformlarda tartisilmakta. Ben yine de sorumlu oldugu halki sevindirecek bir karar aldigi icin bu hareketini delikanli bir hareket olarak algiliyorum.

Abimin bir diger ozelligi 5 ayri kadindan 7 tane cocugu olmasi. Masallah en kucuk cocugu Clint abim 66 yasindeyken dogmus ki, kendisini tebrik ediyorum, ellerinden opuyorum.

Bircok ozelligi bunyesinde barindiran Clint Eastwood ayni zamanda bir muzik tutkunu. Yalnizca dinlemiyor, kendisi de muzik yapiyor. Bazi filmlerinin muzigini kendisi yapmis, ozellikle jazz severmis.
Delikanli bir superkahraman olan Wolverine'in Clint Eastwood'dan esinlenerek cizildigini biliyor muydunuz? Biliyorsaniz da yazdim buraya.

Adamin delikanliliklari say say bitmiyor ama en nihayetinde her insanda bir kusur vardir. Clint abimin ufak bir kusuru kendisi cumhuriyetciymis. Ne yapalim olsun o kadar.


Wednesday, March 14, 2007

Achtung Achtung

Yorumsuz.

Tarihteki Delikanlilar - 1 - Jack London

Blogumda yeni bir seri baslatiyorum. Blog benim keyif benim o yuzden istedigimi yapabiliyorum. Bundan sonra, ara sira, aklima estikce, tarihteki "delikanli" kisileri inceleyecegim. Delikanlilik nedir, ne degildir konusunda bizlere bir fikir verebilmesi acisindan bu calismamin cok faydali olacagina inaniyorum, hayirli ugurlu olsun.

Konuyla ilgili ilk inceleyecegim isim Jack London. Amacim Jack London'in hayat hikayesini yazmak degil, zaten isteyen acar wikipedia'dan okur. Amacim Jack London'in neden delikanli bir adam oldugunu anlatmak.

Jack London 12 Ocak 1876'da San Francisco'da dogmus, 22 Kasim 1916'da rahmetli olmus, yani yaklasik 40 yil 10 ay yasamis. Ne kadar kisa bir sure oyle degil mi? Evet kisa ama bazen delikanlilik kisacik bir yasama bircok sey sigdirmaktan geciyor zaten. Bu durum icin baska bir ornek Buyuk Iskender olabilir mesela. 33 yasinda oldugunde, 3 kitada ucsuz bucaksiz topraklarin hakimiydi (her ne kadar ishalden olmesi delikanliyi bozacak bir hareket olsa da). Buyuk Iskender'i de ilerleyen bir "Tarihteki Delikanlilar" bolumunde inceleyeyim bari.

Oncelikle Jack London'in onemli ozelliklerinden birisi caginin en uretken yazarlarindan birisi olmasi. Muhtemelen edebiyat tarihindeki en uretken yazarlardan birisi ayni zamanda. Ayrica bu uretkenliginin bir sonucu olarak yazarlik yoluyla cok zengin olan ilk Amerikali yazar. Simdi "bu iyi bir sey mi?" diyeceksiniz.. Bunun iyi bir sey olup olmadigi tamamen perspektif meselesi. Tabi ki yazarligi gercekten sadece sanat icin, kitap yazmak icin yapan yazarlarin bakis acisina gore son derece sig bir sonuc ama Jack London abimizin durumu biraz farkli: Jack London babasi tarafindan terk edilmis, uvey babasinin soyadini almis, fakir bir cocukluk gecirmis (bizim Kucuk Emrah gibi), egitimini kendi kendine, kutuphanelerde kitap okuyarak elde etmis, 13 yasindan itibaren gunde 18 saate kadar en agir islerde calismis, teknelerde istiridye hirsizligi, sonrasinda sahil guvenlik devriyeligi, uzak yerlere giden gemilerde tayfalik, Alaska'da altin aramak gibi agir islerle ugrasmis - hikayeleri zaten gezdigi yerleri, yaptigi isleri, yasadigi hayati anlatir-. Jack London yazarligi kendisini bu hayattan kurtaracak bir is olarak gormus, belki de o yuzden bu kadar uretken olabilmis. Hicbir egitimi olmamasina ragmen, kutuphanelerde okudugu kitaplarla kendini egiten bir insanin kendine bu kadar guvenmesi, sifirdan kendini yazar yapmasi delikanlilik degildir de nedir? Martin Eden adli romaninda bu surec anlatilir.

Calistigi agir islerin, agir kosullarin dogal bir sonucu olarak sosyalist olmus Jack London agabey. Gencken daha bireyci bir insanmis, gencliginin verdigi gucle her turlu agir iste durmadan, yorulmadan calisip dururmus ama toplumun alt kademesiyle daha da icli disli olunca, ve hicbir seyin degismedigini gorunce icindeki umut ve bireycilik yok olmus yerini devrimcilige birakmis. Jack London abim hic bununla yetinir mi? Yetinmez tabi.. Aktif siyasete atilmis, particilik yaptigi genclik gunlerinden, Oakland belediye baskanligi icin secimlere girdigi, sosyalizm konferanslari vermek icin ulkeyi gezdigi daha zengin oldugu zamanlara kadar hep aktif bir devrimciymis. Tabi ki her devrimci gibi o da bir zaman sonra durulmus ama bu durulmus haliyle bile Amerika'daki sosyalist hareketlerin ilham kaynagi ve devrimcilerin kahramani olmus.

Rahmetli tipki benim gibi boksu cok severmis. Benden farkli olarak ise amator olarak boksla ilgilenirmis ve onemli maclar icin yorumlar yazarmis.

Abimizin bir kusuru hafiften irkci bir yapisi olmasiymis. Beyaz irkin ustunlugunu savunurmus kendisi.

Onemli eserlerini; Vahsetin Cagrisi, Beyaz Dis, Martin Eden, Ay Vadisi, Deniz Kurdu, Ates Yakmak olarak sayabilirim.

Analar ne evlatlar doguruyor.

Bir sonraki "Tarihteki Delikanlilar" kosemde Clint Eastwood ile karsinizda olacagim, o zamana dek esen kalin efendim.

Friday, March 9, 2007

Bakis Acisi

Eskiden, daha gencken, nasil anlatayim boyle daha heyecanli ve daha toyken, insanlarin nasil benimle ayni fikirde olmadiklarina cok sasirirdim. Hatta bu durum beni sasirtmaktan ote kimi zamanlar gercekten kizdirirdi.

Simdi insanlarin benimle ayni fikirde olmamalarina biraz daha alistim. Eskisi kadar sasirmiyorum ya da sinirlenmiyorum. Yas ilerledi, olgunlastim, bir de asagidaki gibi ornekler sagolsun bakis acisi nedir, perspektif nasil bir seydir ogrendim:

"I don`t think this was a waste of public money. I think it is marvelous that the government is prepared to think outside the box. And this is as outside as it gets."
Former head of U.K. Ministry of Defense UFO research program Nick Pope, on the release of documents showing that the British government recruited psychics to try to find Osama bin Laden in 2002.

Newsweek dergisinden alintidir.

Not: Adamin UFO arastirma programi sefi olmasina dikkat cekerim.

Thursday, March 8, 2007

Sampiyonlar Ligi - 2

Sampiyonlar liginde 2. tur ilk maclarinin rovanslari oynandi ve ceyrek finale cikacak 8 takim belli oldu. Sonuclar ve tur atlayan takimlar soyle:

Chelsea * 2 - 1 FC Porto
Liverpool* 0 - 1 Barcelona
Lyon 0 - 2 *AS Roma
Valencia* 0 - 0 Inter Milan
AC Milan* 1 - 0 Celtic
Arsenal 1 - 1 *PSV Eindhoven
Bayern Munich* 2 - 1 Real Madrid
Manchester U.* 1 - 0 Lille

Seckin Tokgoz, NTV, Berlin.

Bu sonuclara gore onceki tahminlerimizden birkaci yatmis durumda (mesela benim tahminim). Sonuclara gore ve daha az takim arasindan tahmin yapacak olursam Manchester United derim ama bir kere laf agizdan cikti, Lyon dedik, artik yapacak bir sey yok.. Tahminleri tur atlayan arkadaslari tebrik ederim, basarilarinin devamini dilerim.