Monday, April 30, 2007

Mezbaha No. 5 - Slaughterhouse 5

Aysenaz Kurt Vonnegut ile ilgili bir seyler yazmis, benim de aklimda AhmetCihat'in tavsiye ettigi Kurt Vonnegut'un Mezbaha No. 5 adli romaniyla ilgili bir seyler yazmak vardi. Firsat bu firsat iki kelam da ben edeyim.

Kitapta zamandan kopuk, bagimsiz bir adamin (Billy Pilgrim) hayati anlatiliyor, olaylar 2. Dunya Savasi'nin sonunda Dresden'in bombalanmasi ekseninde donuyor. Billy Pilgrim zamanda yolculuk yapabilen, daha dogrusu kendi yasantisinda istedigi ana gidebilen, zamani duz bir cizgi gibi degil de daha ziyade katman olarak gorebilen bir adamdir, bunu da bir sureligine esir alindigi uzaylilardan, Tralfamadorlulardan ogrenmistir.

Kitabin konusuna bakip da "neymis bu kardesim", "boyle abidik gubidik kitap mi olur" demeyin efendim. Bundan 60 yil oncesi icin gecerli olup hala gecerliligini koruyan duruma ve bakis acisina cok saglam bir elestri getiriyor.

Kitapta bahsedilen cok ilginc fikirler var, birkacini elimdeki Turkce cevirisinden yazayım:

Billy'nin muayenehanesinde asili dua:

Tanrım,
Degistiremeyecegim seyleri kabul etmek için dinginlik,
degistirebilecegim seyleri degistirmek icin cesaret,
aradaki farki anlamak icin de bilgelik ihsan eyle bana.

Bilim kurgu yazari Kilgore Trout'un bir kitabinda uzaylilarin yaptigi Incil yorumu:

... Ama aslinda Inciller sunu ogretmekteydi:
Birini oldurmeden once, arkasinin saglam olmadigindan kesinlikle emin olun. Hadi gecmis olsun.

Tum bu Isa hikayelerindeki sakatlik, diyordu uzaydan gelen ziyaretci, Isa'nin pek oyle gorunmese de, aslinda "Evrendeki en kudretli varlığın oğlu" olmasidir. Okurlar bunu anliyorlardi, onun icin de carmiha gerilme olayina geldiklerinde dogal olarak soyle dusunuyorlardi:

Eyvah... linc etmek icin bu kez kesinlikle yanlis adami sectiler!

Ve bu dusunce beraberinde bir digerini akla getiriyordu: "Linc edilmesinde sakinca olmayan insanlar da var." Kim peki bunlar? Arkasi pek saglam olmayanlar. Hadi gecmis olsun.

Ve son olarak evrenin sonunu onceden bilen Tralfamadorlularin konuyla ilgili yorumu:

Pilot o dugmeye her zaman basti ve her zaman da basacak. Biz isine hicbir zaman karismadik, hicbir zaman da karismayacagiz. Cunku o an, bu sekilde yapilandirilmistir.

Yeter bu kadar gevezelik... En iyisi ben cekileyim kenara da ilgilenenler kitabi alip okusunlar. Stanley Kubrick agabeyimizin 2001: A Space Odyssey filmi ile ilgili dedigi gibi: "You're free to speculate as you wish about the philosophical and allegorical meaning of the film."

Kurt Vonnegut

11 Kasim 1922 - 11 Nisan 2007

Bu yazi vesilesiyle Kurt Vonnegut'un bundan 19 gun once oldugunu ogrenmis bulunuyorum, mekani cennet olsun. So it goes.

Saturday, April 28, 2007

27 Nisan 2007 Muhtirasi

TARIH : 27 NİSAN 2007

NO : BA- 08 / 07

Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerini aşındırmak için bitmez tükenmez bir çaba içinde olan bir kısım çevrelerin, bu gayretlerini son dönemde artırdıkları müşahede edilmektedir. Uygun ortamlarda ilgili makamların, sürekli dikkatine sunulmakta olan bu faaliyetler; temel değerlerin sorgulanarak yeniden tanımlanması isteklerinden, devletimizin bağımsızlığı ile ulusumuzun birlik ve beraberliğinin simgesi olan milli bayramlarımıza alternatif kutlamalar tertip etmeye kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.

Bu faaliyetlere girişenler, halkımızın kutsal dini duygularını istismar etmekten çekinmemekte, devlete açık bir meydan okumaya dönüşen bu çabaları din kisvesi arkasına saklayarak, asıl amaçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar. Özellikle kadınların ve küçük çocukların bu tür faaliyetlerde ön plana çıkarılması, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne karşı yürütülen yıkıcı ve bölücü eylemlerle şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır.

Bu bağlamda;

Ankara’da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları ile aynı günde kuran okuma yarışması tertiplenmiş, ancak duyarlı medya ve kamuoyu baskıları sonucu bu faaliyet iptal edilmiştir.

22 Nisan 2007 tarihinde Şanlıurfa’da; Mardin, Gaziantep ve Diyarbakır illerinden gelen bazı grupların da katılımı ile, o saatte yataklarında olması gereken ve yaşları ile uygun olmayan çağ dışı kıyafetler giydirilmiş küçük kız çocuklarından oluşan bir koroya ilahiler okutulmuş, bu sırada Atatürk resimleri ve Türk bayraklarının indirilmesine teşebbüs edilerek geceyi tertipleyenlerin gerçek amaç ve niyetleri açıkça ortaya konulmuştur.

Ayrıca, Ankara’nın Altındağ ilçesinde “Kutlu Doğum Şöleni” için ilçede bulunan tüm okul müdürlerine katılım emri verildiği, Denizli’de İl Müftülüğü ile bir siyasi partinin ortaklaşa düzenlediği etkinlikte ilköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Atatürk İlköğretim Okulunda kadınlara yönelik vaaz ve dini söyleşi yapıldığı yolunda haberler de kaygıyla izlenmiştir.

Okullarda kutlanacak etkinlikler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilgili yönergelerinde belirtilmiştir. Ancak, bu tür kutlamaların yönerge dışı talimatlarla yerine getirildiği tespit edilmiş ve Genelkurmay Başkanlığınca yetkili kurumlar bilgilendirilmesine rağmen herhangi bir önleyici tedbir alınmadığı gözlenmiştir.

Anılan faaliyetlerin önemli bir kısmının bu tür olaylara müdahale etmesi ve engel olması gereken mülki makamların müsaadesi ile ve bilgisi dahilinde yapılmış olması meseleyi daha da vahim hale getirmektedir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Cumhuriyet karşıtı olan ve devletimizin temel niteliklerini aşındırmaktan başka amaç taşımayan bu irticai anlayış, son günlerdeki bazı gelişmeler ve söylemlerden de cesaret almakta ve faaliyetlerinin kapsamını genişletmektedir.

Bölgemizdeki gelişmeler, din ile oynamanın ve inancın siyasi bir söyleme ve amaca alet edilmesinin yol açabileceği felaketlerin ibret alınması gereken örnekleri ile doludur. Kutsal bir inancın üzerine yüklenmeye çalışılan siyasi bir söylem veya ideolojinin inancı ortadan kaldırarak, başka bir şeye dönüştüğü, ülkemizde ve ülke dışında görülebilmektedir. Malatya’da ortaya çıkan olayın bunun çarpıcı bir örneği olduğu ifade edilebilir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin çağdaş bir demokrasi olarak, huzur ve istikrar içinde yaşamasının tek şartının, devletin Anayasamızda belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkmaktan geçtiği şüphesizdir.

Bu tür davranış ve uygulamaların, Sn. Genelkurmay Başkanı’nın 12 Nisan 2007 tarihinde yaptığı basın toplantısında ifade ettiği “Cumhuriyet rejimine sözde değil özde bağlı olmak ve bunu davranışlarına yansıtmak” ilkesi ile tamamen çeliştiği ve Anayasanın temel nitelikleri ile hükümlerini ihlal ettiği açık bir gerçektir.

Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.

Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Wednesday, April 25, 2007

Irish Blood, Irish Heart, Irish Delikanli

Diego:
bu adam kim? (fotografta masallah aslan gibi bir arkadas var)
ayşenaz:
bu adam diil sinif arkadasim
Diego:
ne peki
Diego:
kız mı
ayşenaz:
erkek yahu dalga mi geciosun
ayşenaz:
irlandali sadece (ne dusundu bilmiyorum)

Monday, April 23, 2007

Boris Yeltsin

1931-2007

Yakin dunya tarihi acisindan onemli bir kisilikti. Seveni pek yok gibi gorunuyor (yarattigi oligarklar disinda) ama en nihayetinde bu diyardan gocup gitmis bir insan evladi ve tarih nasil olsa kendisini yargilayacaktir (cok emin konustum burada breh).

Bir siyasetci icin aslinda oldukca renkli bir adamdi, alkollu olmasinin da etkisi vardi tabi hal ve hareketlerinde ama olsun.

Sunday, April 15, 2007

Helal Olsun

Helal olsun Sanli Sarialioglu'ya. Dedikleri yanlislikla yayinlanmis olsa bile helal olsun. Yorum boyle olmali.. samimi, icten ve dogal. Keske reklama girmek yerine adami biraz daha gaza getirselerdi.



Sanli Kaptan sanki reklam gibi girmis araya.

Friday, April 13, 2007

13 Nisan Cuma

Basliktan da anlasilabilecegi gibi bugun hem cuma hem de ayin 13'u.. Hani ecnebilerin nedense cok korktuklari bir kombinasyon. Adamlar bunu konu alan filmler, sarkilar vs. yapiyorlar, mumkunse evden cikmiyorlar boyuna dua ediyorlar (buralari uydurdum).

Ingilizce, Almanca ve Portekizce konusulan ulkelerde daha yayginmis bu batil inanc. Yunanca ve İspanyolca konusulan ulkelerde sali gunune denk gelen ayin 13'u ugursuz sayiliyormus.

Hristiyan inanci oldugunu anladigimiz cuma/sali gununun ayin 13'üne denk gelmesi korkusunun kaynagi ise hem cuma gununun (sali) hem de 13 sayisinin ayri ayri ugursuz olmasiymis. Daha sonra, 20. yuzyil baslarinda akillinin birisi bu ikisini birlestirip en bir ugursuz gunu meydana getirmis olmali cunku daha onceleri oyle bir inanis yokmus.

Bakalim Hristiyanlikta neden cuma ve 13 ugursuz sayilmakta;

Son aksam yemeginde meger Judas 13. misafirmis. Sonracigima Hz. Isa cuma gunu carmiha gerilmis.
Meger Havva Adem'e cuma gunu vermis elmayi.. Ustune Kabil de Habil'i bir cuma gunu oldurmesin mi?
13 Ekim 1307'de Fransa'da, IV. Philip bircok Tapinak Sovalyesi'ni ayni anda tutuklatmis. Sovalyeler o zamanlarda hacca giden hristiyanlarin koruyuculari olduklari icin (veya Hz. Isa'nin sirrini sakladiklari icin) bu olay ugursuz sayilmis efendim.

Son olay hem cuma gunu hem de ayin 13'ünde gerceklesmesine ragmen bu inanis bu olayin ustune cikmamis, en azindan boyle bir kanit yokmus.


Yunanlarda cuma gunu yerine sali gununun ugursuz olmasina sebep ise ayiptir soylemesi bizim Istanbul'u sali gunu (29 Mayis 1453) fethetmemizmis. 13 sayisi da yine Istanbul'un (donemin en zengin hristiyan sehri) 4. hacli seferi sirasinda haclilar tarafindan 13 Nisan (aa bugun lan) 1204'de yagmalanmasi nedeniyle ugursuz sayiliyormus.

Boylece yillardir filmlerden, sarkilardan turkulerden bildigimiz bir olayin sebebini ogrenmis olduk. Durum pek bizi etkilemiyor, hristiyan arkadaslarimiz icin gecerli daha ziyade sanirim bu inanc. Fakat aramizda yurtdisinda yasayan arkadaslarimiz var, ne olur ne olmaz onlar ayin 13'une denk gelen cuma gunlerinde "yallah cinler yallah, kis kis cinler kis kis" desinler. Aramizdaki hristiyan arkadaslarimiz ise hic endise etmesinler, bize takilsinlar..

Sozlerime ispanyolca bir deyis ile son vermek istiyorum:

En martes, ni te cases ni te embarques, ni de tu familia te apartes.

Yani diyor ki; sali gunler ne evlenin ne yolculuga cikin ne de ailenizden kendinizi ayirin.

Tuesday, April 10, 2007

Paranoya

Annem her sabah ise gitmeden once gelip beni uyandırıyor ve uykumun arasinda bana bir suru soru sorup gidiyor. Bazen sadece hayal meyal annemin gelip bir seyler sordugunu hatirliyorum ama ne sorulari ne de verdigim cevaplari hatirlayamiyorum, o yuzden:

me: anne sabah neler dedin
önemli bir şey dedin mi
htokgoz: hayır neden sordun
Sadece akşam neredeydin dedim.
Ne oldu ki
me: hatırlayamadım ne konuştuğumuzu o yüzden sordum
htokgoz: benden sakladığın birşey mi var

(annem Google Talk kullaniyor bu arada, hem de ileri seviyede)

Ah annecim nerden bilebilirsin ki geceleri oglunun gizlice evlendigi karisi ve cocugunun yanina gittigini (itiraf.com havasi vereyim biraz)

Thursday, April 5, 2007

Curling

Ne idugu belirsiz bir oyun bu curling, bir turlu spor diyemiyorum. Az once Eurosport'ta gecen yorumlar:
- Norvec curling takimi en sismandan en zayifa dogru siralanmis
- Norvec takiminda 20 seneden az suredir curling oynayan oyuncu yok (oley! insanda peygamber sabri olmasi lazim)

Wednesday, April 4, 2007

Kahraman Idmancilar

Hikayemiz taa 19. yuzyil sonlarindaki Hindistan'dan basliyor...

Ingiliz Spencer ve Sarah Robenson'dan olusan Robenson ailesi 1890'larda Hindistan'da yasamaktadirlar. Spencer ve Sarah cifti Ingiliz asilzadesi olmakla beraber Hindistan'da tam olarak ne yapiyorlar onu bilemiyoruz.

Hindistan'da o yillarda Islamin tirmanisindan etkilenen Sarah Hanim musluman olmaya karar verir. Sarah Hanim'in Musluman olmasindan sonra beyi Spencer Bey de Musluman olur. Hindistan'daki Ingiliz cevreleri boyle bir hareketi yadirgarlar ve tepki gosterirler. Bunun uzerine Robensonlar Istanbul'a yerlesmeye karar verirler. Istanbul'a geldiklerinde ciftimiz isimlerini Fatma ve Abdullah Robenson olarak degistirirler (biliyorum hikaye biraz inanilmaz gorunuyor ama gercek). Istanbul'da 3 tane erkek cocuklari olur: Abdurrahman, Yakup ve Ahmet Robenson kardesler.

O yillarda ulkenin durumu siyasi acidan oldukca karisiktir ve bu karisikligin icinde Abdullah Robenson ogullarini Galatasaray Lisesi'ne yazdirir. Robenson kardesler Galatasaray Lisesi'nde futbol oynamaktadirlar ve butun ulke gibi Galatsaray Lisesi ve futbol takimi da calkalanmaktadir. Sonunda Balkan Savasi ve daha sonra 1. Dunya Savasi patlak verir. Bu donemde cepheye gitmek icin gonullu olan ogrenciler ve futbolcular olur (hatta Balkan Savasi esnasinda Bulgarlar Silivri'ye kadar ilerleyince lise'den 86 ogrenci, hamama gitmek icin okuldan cikip gonullu olarak askere yazilmislar, bu hikayenin dogrulugundan o kadar emin degilim ama birkac yerde denk geldim). Neyse efendim Galatasaray futbol takimindan gonullu olarak cepheye gidenlerin sayisi gun gectikce artmaktadir ve artik cepheden ne yazik ki aci haberler de gelmeye baslamistir. Galatasaray Lisesi'nin ilk sehidi 119 Ahmet Refik (Nurullah Atac'in abisi), futbol takiminin ilk sehidi ise 848 Ali Idris olur. O aralar Galatasaray'in unlu futbolcusu Hasnun Galip'in de(Galatasaray kulup binasinin oldugu sokağa ismini veren kişi) cepheden olum haberi gelir ve hem kulup hem lise hem de futbol camiasi yasa bogulur. Bu arada Abdurrahman ve Yakup Robenson da Turk olmamalarina ragmen cepheye gitmek icin gonullu olurlar ve Abdurrahman Kafkas Cephesine, Yakup ise once Canakkale'ye oradan da Irak'a gonderilir. Her ikisi de sehit olur ve kaderin cilvesine bakin ki, Irak'a giden Yakup Robenson, Ingilizler tarafindan sehit edilir. Yasi daha kucuk oldugu icin savasa gitmeyen kucuk kardes Ahmet Robenson ise, Galatasaray futbol takiminin kalecisi olur ve daha sonra lisede beden egitimi ogretmenligi yapar. Turkiye'de izciligi kuran ve gelistiren kisi ve basketbolu Turkiye'ye getiren kisi olarak taninir. 1926 yilinda ise 1 yil sureyle Galatasaray kulubunun baskanligini yapar.

O yillarda 3 buyuklerin hepsi futbolcularini cepheye yollamislar ve bircok futbolculari sehit olmus. Sehit ve gaziler sebebiyle, 1916-1917 sezonunda Fenerbahce'nin 3 futbolcusu, Galatasaray'in 2, Besiktas'in ise 1 futbolcusu kalmis. 1915 ve 1916 yillarinda Galatasaray Lisesi sirasiyla 18 ve 4 mezun verebilmis. Fenerbahceli Arif Canakkale'den yani cepheden, Galatasaray derbisine yetismek icin at sirtinda Istanbul'a gelip macta oynayip, mactan sonra tekrar cepheye geri donmus ve sehit olmus. Besiktasli Kazim ise ayni zamanda bir sairmis, Canakkale'de sehit oldugunda ustunden kendi yazdigi su siir cikmis:

BEŞİKTAŞ MARŞI

Hayatı süsledik izharı ittihatla bugün,
Yolunda gençliğin ulvi değil miydi birleşmek.
Sebatı bayrağımız yaptık, İ'tilamız için...
Neticesiz ve boş olmaz, sebatla hiçbir emek.
Dakikalar bize bir nağbe nişad olsun,
Kulübümüzde müceddet nücumu mevc vursun
Bu kainat bize hep gıpta ediyor isar,
Biz 11 arkadaşız, lakin arkamız daha var.
Bu zevk alemi dar zannedip de aldanalım,
Vekar, hak gibi sakin, nezih ve saf olalım.
Fakat bu hal ile, kuvvet gibi cesur olalım.

Galatasaray'in eski amblemi: Gayin-Sin

Ahmet Robenson

Hasnun Galip

Fenerbahceli Arif

Monday, April 2, 2007

Ah Mazi...

Dayimdan birtakim topcularin kucukluk fotograflarinin oldugu bir e-mail geldi. Bazi fotograflarda topcularin kim olduklari yaziyor ama birkac tanesinde yazmamislar. Fotograflar asagidaki gibi.. Isimleri yazili olmayanlari dogru tahmin edenlere surpriz oduller var.